|
|
|
BU BİTKİSEL İLAÇLAR NİÇİN YAYGINLAŞTIRILAMIYOR... Uluslararası ilaç tekelleri, kendi ürettikleri ve çoğu tedavilerde yetersiz olduğu ve korkunç yan etkileri görülmüş olan sentetik ve kimyasal kökenli ilaçlarının dışındaki alternatif, bitkisel ilaçlara ve diğer doğal şifa maddelerine fırsat tanımayacak kadar güçlü oldukları için bu ilaçlar ve uygulamalar yaygınlaştırılamıyor. O kadar güçlenmişler ve 3.dünya ülkelerine yerleşmişler ki, kendi ilaçlarının dışında hiç bir alternatife imkan tanımamak için her tür girişimlere giriyorlar ve görülmedik baskılar uygulayabiliyorlar. Bezen devletin memurlarını, bazen çıkar karşılığı çamur atmayı meslek haline getirmiş sözde medya mensuplarını ve bazen de politikacıları devreye sokarak sistemli bir şekilde baskı uyguluyorlar. Çalışmalara ve uygulamalara ellerinden geldiğince fırsat tanımıyorlar.Olmadık çeşitli entrikalarla alternatif tedavileri engellemeye çalışıyorlar.
Uygarlığımız bu düzeye her konuda Güveloğlu gibi özel araştırmacıların başarılı çalışmaları ve buluşları sayesinde gelmiştir.İlimin üzerinde unvan ve rütbe yoktur. Aslolan, insanlığın emrinde olmak ve insanlığa faydalar sunabilmektir.
Hiçbir başarı kendiliğinden olamaz ve bilim sonsuz olduğu için, bu iş buraya kadar da denilemez. Dün Kızılderili yerliler söğüt yapraklarını ve kabuklarını ateşli hastalıklarda kaynatıp içerek iyileşmeseler ve bir araştırmacı da bunu keşfetmese idi bu gün harika ilaçların başında gelen "Aspirin" olmayacaktı. Amazon yerlileri sıtmada kına kına ağacı kabuklarını içerek kurtulmasalardı halen sıtmanın tek ilacı olan "Kinin" bulunmayacaktı...
Bu nedenle, maalesef bazı tıp profesörlerinin yaptığı gibi, önyargılı olmadan, hatta o konuyu bilmeden hemen karşı çıkmak hiç bilimsel ve dürüstçe davranış değildir. İlimin üzerinde unvan ve rütbe yoktur. Her çalışma insanlık içindir. Önemli olan, ulaşılan sonuçtur. İnsanlığa sunulan önemli hizmetlerdir.
Ampulden ses kayıt aletine kadar, dünyanın en büyük buluşlarının sahibi olan T.A.Edison ilk okul mezunu bir araştırmacı idi.
17 Aralık 1903 de, insanın motorun gücü ile uçabileceğini kanıtlayan ve ilk uçağı yapıp uçuran Wright Kardeşler, ilk okul mezunu birer bisiklet üreticisi ve tamircisi idiler. Ama bu 16 saniyelik uçuş,bakınız nerelere geldi. İnsanoğlu,bu iki bisikletçi kardeşin, havadan ağır bir maddenin motorun gücü ile uçurulabilmesi ve yönlendirilebilmesini ispatından sonra bırakınız uçmayı, bu buluşu yıldızlara yerleşmeye kadar götürmek üzeredir.
Uygar yaşamımızın en fazla gereksinim duyulan cihazı olan telefonun mucidi de bir elektrikçi veya elektronikçi değil, bir sağır-dilsiz öğretmeni olan Graham Bell' idi.
Önemli olan meraktır, araştırmaktır ve ortaya pozitif bir sonuç çıkartmaktır. Gereksinim duyulan bir konuda adım atılmışsa destek olmak lazımdır. Bir tek kibrit çöpünün dev bir ormanı yakıp hükmü altına alacağını unutmamak gerekir. Güveloğlu'nun yaptığı bu çalışma ve başarılar şu anda büyük ve şaşkınlık veren gelişmeler görülse de, aslında bilim dünyasında ancak bir kibrit çöpü kadardır.Bu kıvılcımı alarak genişletmek gerekmez mi?
Burada Güveloğlu'na başvuran ve birkaç ay ömrü kaldığı bilinen kanserli veya sirozlu çaresiz bir hasta tamamen kurtulabiliyorsa, veya lupus gibi, sedef gibi, alopesi gibi, vitiligo gibi çaresi yok denilen bir hasta eğer Güveloğlu'nun buluşu olan bazı bitki özleri ile bu sorundan iyileşmişse ve iyileşebiliyorsa burada durmak gerekir. Burada, insanlık için daha önce benzeri bir örneği olmayan durumlar var demektir. Bu kişinin bağlı olduğu bir devlet vardır. Bir kamu oyu vardır. Bir sağlık bakanlığı ve işi bu olan bilim yuvası üniversiteler vardır. Niçin bu olayın değerlendirilerek Türk ve dünya insanlarının emrine en iyi ve daha gelişmiş bir şekilde sunulumu sağlanmamaktadır.
Çok düşündürücü değil mi?
Yok, eğer bu adam bir şarlatansa, içlerinde tıp profesörleri, bakanlar, milletvekilleri, genel müdürler ve paşalar bile bulunan bilinçli bunca hasta insan tesadüfen mi iyileştiler?
Önce bu iyileşen insanlar doğru mudur, araştırılsın. Hastalık öncesi ve sonrası yapılan muayeneler ve tedavilere ait dosyaları incelensin. Madem ki zararsız maddeler ve madem ki tedavi sağlıyor, o zaman bu ilaçlar devletçe resmen tanınsın ve kodekse alınsın, hastalara uygulansın. Dünyaya duyurulup bir sağlık turizmi sağlansın. Bu bir insanlık görevi değil midir? Amerika veya Avrupa ilaç firmalarının çıkardığı ve dev rakamlarla devletimize ve vatandaşlarımıza sattığı yetersiz, hatta öldüren ilaçları milletçe kullanmak zorunda mıyız?
Ama, ilaç patent yasasının bile olmadığı şu anda devletin karşısına bir ilaç buluşu ile çıksanız, kodekse girmeyi bırakınız, kodese bile sokarlar insanı...
|
|
|
|
|
|
|